23 Ekim 2014 Perşembe

ÜZÜMDEKİ SİHİR

Morun Etkisini Göz Ardı Etmeyin...

Kurusu en çok fındığın yanına yakışır. Salatalara lezzet katar... Fareler üzerinde yapılan çalışmalarda cilt kanserini önlediği gösteriliyor. Birmingham, Alabama Üniversitesi'nde yapılan araştırmalarda fareler üzüm çekirdeği içeriği ile beslendi ve ardından UV ışığına maruz bırakıldı. Üzümle beslenen farelerde tümör oluşumu %65 ve tümör büyümesi %78 oranında daha az gözlendi. 

Bilim adamları üzümün insanlarda da işe yarayabileceğini düşünüyor. Antioksidanla dolup taşan üzüm, hücre hasarını, tümör unsuru serbest radikaller denen molekülleri, UV ışınlarının yarattıklarını, sigara dumanı ve kirliliğin meydana getirdiği etkileri ortadan kaldıran doğal bir cevherdir. Antioksidan özelliği yüksek yiyecekler tüketirseniz kanseri kendinizden uzak tutmaya yardımcı olabilirsiniz. Öyleyse üzüm özlü ürünleri bolca tüketmeye çalışın ve cildinizin onu kana kana içmesini sağlayın. Doğadaki en güçlü antioksidanlardan biri olarak görülen üzüm çekirdeği damarları yeniliyor. Yenilenen damarlar yaşlılığı geciktiriyor, böylece cildinizdeki yaşlanma belirtileri azalıyor. Üzüm çekirdeği damarların kolajen dokusunu da sağlamlaştırdığı için damar sertliği ve bu rahatsızlıkla ilgili çok sayıda hastalığı önlüyor. Kan damarları insan için hayati önem taşıyor. Üzüm çekirdeğinin en önemli faydası kan damarı onarıcı olması. Başınızdan ayak uçlarınıza kadar her dokunun kanla besleniyor olması . İncecik kılcal damarları ağı sizin yaşam hattınız. Eğer kan damarları yaşlanır, hastalanır, zayıflar, incelir ve kan sızdırırsa, sağlığınız tehlikede demektir. Üzüm çekirdeği özleriyle krem, şampuan, vücut yağı üretiliyor.



Üzüm çekirdeği ekstresi içeren kremler cildin daha genç ve canlı görünmesini sağlıyor. Cilde zarar veren serbest radikalleri önlüyor. Yapılan araştırmalarda kırmızı üzüm çekirdeğinin oksidatif strese karşı da etkili olduğu belirtiliyor. Ayrıca yapılan bir araştırma üzüm çekirdeğindeki proentosiyanidin'lerin UV ışınları nedeniyle oluşan deri tümörü gelişimini de önlediğini göstermiş. Resveratrol içeren bu meyve, kalp sağlığını koruyup bağışıklığı güçlendiriyor. Resveratrol, başta üzüm olmak üzere pek çok farklı bitkide var olan doğal bir fitoleksindir. İlk kez geleneksel Japon tıbbında uzun süre boyunca kullanılmış polyganum cuspidatum köklerinden izole edilerek kullanılmıştır. Antioksidan polifenol olan resveratrol maddesi ahududu, erik, yerfıstığı, yabanmersini gibi besinlerde bulunsa da en çok siyah üzümün kabuğundan elde ediliyor. Bu madde mantar enfeksiyonlarına ya da kanser yapıcı faktöre karşı üretiliyor. Güneşli havalarda ya da soğukta virüs ve mantarlarla savaşarak büyüyen üzümlerin kabuk, yaprak ve gövdelerinde daha yüksek oranda resveratrol bulunuyor.

Yapılan bir araştırma resveratrolün maya ve balıkların ömrünü yüzde 60, sineklerin ömrünü ise yüzde 30 artırdığı ortaya çıkmış. Araştırmalar aynı zamanda resveratrolün uzun yaşamla ilişkilendirilen SIRT1 genini canlandırdığını gösteriyor. Ayrıca bir çok araştırmalar aynı zamanda resveratrolün kroner kalp yetmezliği riskini azaltabileceği işaret ediyor. Resveratrol üzerine yapılan çalışmalar azalan trombosit kümeleşmesiyle bu maddenin damar sertleşmesine karşı da koruma kalkanı olduğunu gözler önüne seriyor. Bir başka güçlü gıda kompleksi olan ve brokolide bulunan I3C resveratrol ile mükemmel bir sinerji oluşturuyor. İkisi de kanserle ilişkili genler ve büyümeyi destekleyen hormonları bloke etme üzerindeki etkileri saptanmış.

Ürünlere ulaşmak için aşağıdaki linke tıklayınız...

http://www.eczanemizde.com.tr/

10 Eylül 2014 Çarşamba

PÜRÜZSÜZ BİR CİLT

SİVİLCELER HAKKINDA HER ŞEY...

İnsan derisinin içinde özellikle de boyundan yukarısında her tüy ağzına bir yağ gözeneği düşüyor. Onun içinde de cildin parlaklığını sağlayan, onu rüzgar ve güneşten koruyan sebum diye bildiğimiz sabunum su madde bulunuyor. Gözenek içine dolan yağ bakteri ve ölü hücre birikintisi havayla temas ettiği zaman okside olarak rengi siyaha dönen bir cilt problemi ortaya çıkarır ki bu da siyah noktadır. Dolan bir gözeneğin ucu kapandığında,havasız ortamı seven bakterilerin çoğalması sonucunda kese genişler ve sivilce oluşur. Peki, siyah noktalarla nasıl baş edebilirsiniz? Tek yolu peeling yapmak. AHA, retinoik asit, salisilik asit içeren ürünlerden yana tercihinizi kullanmalısınız.



25-40 yaş arası her kadından biri akne problemi yaşıyor. Fakat akneyle ilgili doğru bilgiye neredeyse kimse sahip değil.

Sivilcelerin nedeni ne ?

Yetişkin aknelerinin sebebi stres, kötü kozmetik ürünlerinin kullanımı, hormonlar ve doğum kontrol hapları olabiliyor. Stres, yağ bezlerinin aşırı çalışmasını tetikleyerek; kötü kozmetikler gözeneklerde bakteri oluşumuna neden olarak; hormonlar sebum bezlerinin aşırı salınım yapması sağlayarak; doğum kontrol hapları ise androjenden dolayı sivilce oluşumuna neden olarak akne yaratıyor. Stersin kesin olarak sivilce oluşumuna neden olduğunu söyleme mümkün değil. Uzmanlar, " Bazı araştırmalar üniversite öğrencilerinin final döneminde sivilcelerinin arttığını gösteriyor fakat bunu tam olarak strese bağlamak doğru değil" diyor. Bu yüzden, belki stres sivilce oluşumunda belli bir yol oynuyor olabilir fakat stres hormonlarının sivilce yaptığı yönünde kesin bir bulgu bulunmuyor. Cips, peynir ve çikolatanın sivilcelere sanıldığı kadar etki etmediği haberini verelim. Aynen streste olduğu gibi beslenme konusunda da bilimsel çalışmalar her hangi bir gıdanın bir insanda sivilceye yol açabileceğini göstermiş değil. Fakat şunu bilmelisiniz ki kötü karbonhidratlarla yoğun beslenme sağlığa nasıl zararlıysa, sivilce oluşumuna da kısmen etki edebilir. Bunu da hormon dengesizlikleri ile yapar. Amerikan Hastanesi, Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı DR. Halil Beyazıt, "Bilimsel araştırmalar beyaz nokta ve siyah noktanın bir kent hastalığı olduğunu gösteriyor. Kentten doğa çıktıkça azaldığı göz önünde tutulursa beslenmenin bir miktar etkisi olduğunu söyleyebiliriz" diyor.

Sivilce sıkmakla ilgili bilinmesi gereken bir şey var :

Burun çizgisinin üzerinde kalan sivilceleri sıkmamaya özen göstermelisiniz. Onun dışında iltihaplı sivilceyi sıkıp irini dışarı akıttığınız da bunda kötü bir şey yok aslında. Beyazıt, "Ama insanlar genellikle nasıl sıkacaklarını bilmediklerinden sivilce içeri doğru patlayabilir. Cildin içinde patlayan kesecik, çevresinde ciddi bir iltihap oluşumuna neden oluyor. O iltihap da büzüşüyor ve iyileştiği için o bölgede leke kalıyor" diyor. Peki ne yapmalı? Yetişkin sivilcelerine ergenlik sivilcesi gibi müdahale etmek yapacağınız en büyük yanlış. Ergenlik döneminde kullanılacak ürünler yetişkin birinin cildinde vadedilen etkiyi yaratmayacaktır. Fakat size önereceğimiz iki adımı doğru denemek yararınıza olacaktır.
İlk adım doğru temizleyiciyi seçmekten geçiyor. Benzoil peroksit ya da salisilik asit içeren ürünler uyguladığınızda doğru yolda olduğunuzu fark edeceksiniz. Diğer adım ise gözeneklerinizi temizleyecek salisilik asitli bir peeling . Sadece çok fazla ve sert uygulamaktan kaçının. Haftada iki ya da üç kez uygulayabilirsiniz. Sivilceler hakkında etrafta dolaşan mitlerden bahsedelim biraz da. Örneğin güneş kremi kullanmayın sivilceyi kötüleştirdiği başlı başına bir hurafe; doğru güneş kremini seçtiğiniz sürece. Kimyasal güneş kremleri UV ışınları ile reaksiyona girerek cildinizde kabarcıklara neden olabilir. Bu yüzden çinko oksitli bir güneş kremi kullanmakta fayda var.

Cilt temizliğinin önemi

Sivilceleriniz var çünkü yüzünüzü yeterince yıkamıyorsunuz. Eğer bir evsiz kadar pis değilseniz bu kesinlikle yanlış. Uzmanlar, "Yapılan araştırmalar yüzünü günde iki kere yıkayanların bir kere yıkanlara oranla daha sağıklı bir cilde sahip olduğunu gösteriyor"diyor. Beyazıt, "Yüz yıkama işini abartmak hem oldukça gereksiz hemde cildi kurutabilir" diyor. Önemli bir iş yemeğine gitmeden yada hoşlandığınız adamla ilk randevuya çıkmadan evvel yüzünüzde bir sivilce belirdiyse, her kadın gibi siz de bu sivilceyi makyajla kamufle etmeye çalışırsınız. Peki, sivilcenin üzerine makyaj yapılması ne kadar doğru, ne kadar yanlış? Bazı ürünler görüntüyü daha da kötüleştirir. Uzmanlar, "Gözenekleri tıkayan kalın fondötenler yerine ince pudra fondöten yada mineral pudra uygulamak sivilceleri azdırmaz" diyor. Fakat unutmayın ki akneye sadece kozmetik problemi değil, bazen kalp rahatsızlıklarının da göstergesi olabilir. Bu yüzden cildinizdeki sivilce artışı ciddi boyuta ulaştığında dermatologdan yardım istemenizde fayda var...

Uzmana danışın

İnsanlar bir kozmetik mağazasına gider, orada çalışan kişiden bir öneri alır. Sonra o ürünler dünya para döküyor fakat cildi için doğru tanıyı koyacak ve ilaç tedavisi önerecek doktora aynı parayı vermeyi reddeder. Bir dermatolog her zaman o reçetesiz ürünlerden daha fazlasını yapar. Özellikle de problematik cildi olan kişiler için benzoil preoksit yada  salisilik asitten de fazlasını önerebilecek biri varsa o da bir dermatologdur.

Ürünlere ulaşmak için aşağıdaki linki tıklayınız...

http://www.saglikdeposu.net/Cilt-Bakimi,LA_170-2.html#labels=170-2

2 Ağustos 2014 Cumartesi

ALKALİ SU İLE DİYET

Alkali su nedir? Nasıl elde edilir? Alkali su kilo verdirir mi?

Dünya'da ve ülkemizde bir alkali diyet çılgınlığı aldı başını gidiyor. Bazı uzmanlar alkali su için kilo verdirir dese de kimi uzmanlara göre alkali su abartıldığı kadar da faydalı birşey değil!...
Özellikle kilo vermek için hanımların çok rağbet gösterdiği: Alkali su nedir? Alkali su zayıflatırmı? Alkali su nasıl elde edilir?

Normal su içerisinde bulunmakta olan hidrojen ve hidrosit iyonlarının miktarı suyun asitliğini ya da alkalitesini belirler. Hidrojen iyonu suyun içinde fazla ise su asidik, hidrosit iyonu fazla ise su alkalidir. Potansiyel hidrojen veya hidrojenin gücü olarak tanımlayabileceğimiz pH değeri 7'den düşük olan sular asidik, 7 olan sular nötr, 7'den fazla olan sular alkalidir.

Alkali Su, normal suya göre 6 kat daha hidratördür. Alkali su temel olarak normal sudan değişiktir. Hücrelerimize daha kolay nüfuz eder.

Alkali Su, normal içme sularına oranla yüksek antioksidan olma özelliği taşır.

Alkali, yani pH 8 – 8,5 olan su, modern hayatı tehdit eden hastalıklara karşı koyabilmek için atılan en büyük adımdır. Ayrıca cilt ve deri için ideal bir kozmetik ürünüdür. Düzenli olarak içildiği ve düzenli olarak uygulandığında (yüzünüzü alkali suyla yıkıyorsanız) cildi sıkılaştırır. Akne, sivilce, leke ve benzeri rahatsızlıkların iyileşmesini sağlar. Egzamayı tedavi eder. Saçları canlandırır, sağlıklı ve parlak görünmesini sağlar. Bu arada suyunuzu cam şişede içmeye özen göstermelisiniz.


Alkali Su Nasıl Elde Edilir?

Alkali Su Filtreleri: Bu filtreler evlerin tesisat sistemlerine bağlanarak çeşme suyunu alkali özelliği olan içme suyuna dönüştürür. Aynı zamanda suyun minerellerini muhafaza etmesini sağlar.
Alkali pH Damlaları: Taşınması kolay olan pH damlaları içeceğiniz suya 1 damla damlattığınızda, suyun pH değerini yükseltir. Suyun içerisindeki asit değerini arttıran zararlı bakteri ve mikroorganizmaları nötralize eder.

Alkali Su Çubuğu: Yine çantanızda taşıyacağınız biçimde tasarlanmıştır. Yarım litrelik su şisesini (tercihen cam ,ama zorda kaldığınızda plastik te olabilir), çalkalamaya yetecek boşluk bırakarak suyla doldurup 15 – 20 dakika çalkalamak gerekir. Çubuk şişenin içinde kalırsa her su dolduruşunuzda yine 15 – 20 dakika çalkalamak gerekir. Alkali çubuk her ay temizlemek koşuluyla 1 yıl kullanılabilir.

Alkali Su Sürahisi: Kolay kullanılabilen, sudaki klor, organik maddeler ve tortuları temizleyen bir filtre sistemi olan sürahi, nanoteknoloji ürünüdür. Sürahiye yaklaşık 2 lt. su doldurulur. Filtreden süzülüp alt hazneye dolması beklenir. Alt hazneye geçen su antioksidan özelliği arttırılmış, alkali mineraller taşıyan, molekülleri küçülmüş ve çözücülüğü artmış su olmaktadır.

Saf Karbonat

Saf Karbonat: Saf karbonat mutfaklarda kullanılan sodyum bikarbonat değildir. İngiliz karbonatı olarak bilinir ve eczanelerden temin edebilirsiniz. Vücuttaki bikarbonata benzer yapıda alkalidir. İçme suyunuza katarak alkali su elde edebilirsiniz.

1 sürahi suya 1 tatlı kaşığı ya da 1 bardak suya yarım çay kaşığından az (çay kaşığının ucuyla) yeterli olacaktır. Bu yöntem alkali su filtreleri ve pH damlaları kadar uzunca bir vakitli etkili değildir. İçme suyuna karıştırıp kısa zamanda tüketmek gerekir.

Alkali Limon

Taze Limon Suyu: Yüksek alkali besin olan limon suyu çeşme suyunun bile alkali değerini arttırır. içeceğiniz suya tat, koku ve renk katan limon suyu alkali su elde etmenin en kolay ve sağlıklı biçimidir. Sabah aç karnına limonlu ılık su içmek vücudun pH değerini alkali yönde yükseltir ve metabolizmayı hızlandırarak yağ yakılmasında, sebeplesıyla kilo verilmesinde yardımcı olur. Bir bardak ılık suya yarım limon suyu yeterli olacaktır. Bu suya biraz limon kabuğu rendelemek te faydalıdır. Antioksidan bakımından en zengin kısım limonun kabuğundadır.

Elma Sirkesi

Elma Sirkesi: İçme suyunuza birkaç damla elma sirkesi damlatarak suyun alkali değerini yükseltirsiniz. Elma sirkeli suyu gece yatmadan önce içmek vücudun akşam yemeğinde aldığı asidi tamponlamasında yardımcı olur. Böbrekleri ve idrar yollarını temizler.

Bir bardak suya 1 tatlı kaşığı veya 1 yemek kaşığı koyabilirsiniz. Suyun oda sıcaklığında olması gerekir.

21 Temmuz 2014 Pazartesi

AŞIRI TERLEMEYE SON !

Aşırı terlemeden nasıl kurtuluruz?
Aşırı terleme sık görülen ve özellikle el ayaları, koltukaltları ve ayak tabanlarını etkileyen bir sorundur. Bu durum eğer şiddetli ise kişinin gündelik yaşamını etkileyecek hatta sosyal izolasyona neden olacak boyutlara ulaşabilir.

Aşırı terleme nedir?

Normal terleme sıcak havalarda, ateşli hastalıklar sırasında ve egzersiz yaparken fazla ısının vücuttan uzaklaştırılmasını sağlar. Aşırı terleme kabaca “hava sıcaklığından, endişe ve fizik aktivite düzeyinden bağımsız olarak normalden çok terleme” anlamına gelmektedir. Aşırı terlemenin tedavileri değişkenlik gösteren üç tipi bulunmaktadır.






Birincil bölgesel aşırı terleme (Primer fokal hiperhidroz)

Aşırı terlemenin bu tipinde terleme el ayaları, ayak tabanları, koltukaltları ve yüz/saçlı deriden biri ya da birden fazlasında görülür. Vücudun geri kalan kısımlarında terleme miktarı normal seviyededir. Terleme genellikle simetriktir (her iki avuç, her iki ayak, her iki koltuk altı gibi.)

Birincil aşırı terlemenin sebebi bilinmemekle birlikte, saydığımız bölgelerdeki terbezlerinin uyaranlara daha duyarlı olduğu ve normalden fazla çalıştığı kesindir. Kimi ailelerde birden fazla bireyde bölgesel aşırı terleme görülmesi hastalığın gelişiminde genetik bir faktörün rol oynayabileceğini düşündürmektedir. Bu tip aşırı terleme genellikle 25 yaşından önce başlar. Kadın ve erkeklerde hastalığın görülme sıklığı aynıdır.

Birincil aşırı terlemenin şiddeti zaman içerisinde artıp azalabilir. Endişe, duygusal tepkiler, baharatlı yiyecekler ve hava sıcaklığı gibi faktörler terlemenin şiddetlenmesine neden olabilir. Zamanla içinde toplum içinde terlemenin neden olduğu utanma ve endişe bile terlemeyi arttıran bir unsur haline gelebilir. Birincil aşırı terlemenin tipik belirtileri varlığında kapsamlı tetkik ve araştırma yapmaya genellikle gerek yoktur. Doktorunuz belirtilerinizden yola çıkarak tanı koyabilir ve aşağıda özetlemeye çalışacağımız tedavi seçeneklerinden birini önerebilir.

İkincil bölgesel aşırı terleme (Sekonder fokal hiperhidroz)

İkincil bölgesel aşırı terleme, birincil aşırı terlemeye göre oldukça nadir görülen bir tablodur. Birincil aşırı terlemeye benzer şekilde terleme vücudun belirli bir bölgesi ile sınırlıdır fakat çoğu kez dağılımı asimetriktir (yüzün bir tarafının terlemesi, tek bir avucun terlemesi gibi.) Birincil aşırı terlemeden farklı olarak genellikle başka bir tıbbi soruna bağlı, başkı bir hastalığa ikincildir. Örneğin, bir omurilik hastalığı veya yaralanması sonucu tek bacakta aşırı terleme görülebilir. Simetrik olmayan bölgesel aşırı terlemelerde mutlaka altta yatan başka bir problem olup olmadığı araştırılmalı ve altta yatan probleme yönelik tedavi yapılmalıdır.

Yaygın aşırı terleme

Yaygın aşırı terlemede vücut genelinde normalden fazla terleme görülür. Yaygın aşırı terleme de birincil bölgesel aşırı terlemeye göre daha az görülen bir klinik tablodur. Yaygın aşırı terleme sıklıkla altta yatan bir hastalığın belirtisi olabilir. Pek çok hastalık yaygın terleme artışına neden olabilir. Endişe bozuklukları, çeşitli kalp hastalıkları, omurilik hastalıkları, ilaç yan etkileri, enfeksiyonlar, kimi kanserler ve hormonal rahatsızlıklar bunlardan bir kısmıdır. Yaygın aşırı terleme çoğu zaman kapsamlı değerlendirme ve tetkik gerektirir ve tedavisi belirlenen sebebe yöneliktir
Yazımızın geri kalanında aşırı terleme tipleri arasında en sık görülen birincil bölgesel hiperhidrozdan bahsedeceğiz.

Birincil bölgesel aşırı terlemenin komplikasyonları nelerdir?

Birincil bölgesel aşırı terleme ciddi bir tıbbi durum olmamakla beraber terlemeye bağlı psikolojik sıkıntı kişinin toplumsal etkileşimini ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Birincil bölgesel aşırı terlemeye bağlı komplikasyon gelişme ihtimali düşüktür. Bununla beraber aşırı terleyen bölgelerde irritasyon, egzema ve enfeksiyon gelişimi riski az da olsa artmaktadır.

Birincil bölgesel terleme için tedavi seçenekleri

Genel öneriler

• Aşırı terleyen bölgelerde sabun kullanımına bağlı irritasyon gelişirse katkısız sabunlar ve nemlendirici kremler kullanılabilir.

• Aşırı terlemeyi tetikleyebilecek sıcak hava, baharatlı yiyecekler gibi çevresel faktörlerden mümkün olabildiğince uzak durulmalıdır.

• Aşırı terleme koltukaltlarında ise gündelik reçetesiz antiperspiranlar denenebilir. Antiperspiranlar terin ter bezlerinden salınmasına engel olurlar. (Son yıllarda antiperspiran kullanımının meme kanseri riskini arttırabileceğine dair şüpheler dile getirilmektedir ancak henüz bu şüpheyi destekleyecek yeterli bilimsel veri bulunmamaktadır.)

• Teri kolay gösteren giysilerden kaçınılmalıdır. Genel bir kural olarak beyaz ve siyah kumaşlar ıslandığında lekeler diğer renk kumaşlara oranla daha az belirgin olur.

• Koltukaltı bölgeleri sıkı olmayan ve likra ve naylon gibi sentetik lifler içermeyen giysiler tercih edilmelidir.

• Giysi koruyucu pedler kullanılabilir. Bu pedleri eczanelerden ve internet üzerinde satış yapan kimi mağazalardan temin edebilirsiniz.

• Ayaklardaki aşırı terleme sorunu için günde iki kez nem emici ayak pudrası kullanılmalı ve günde en az iki kez çorap değiştirmelidir.

• Her gün aynı ayakkabıyı giymeyerek ayakkabıların içinin tamamen kurumasına izin verilmelidir.

• Spor ayakkabıları ve botlar daha az hava geçirir ve diğer ayakkabı çeşitlerine göre daha fazla terlemeye neden olabilir.

Alüminyum klorür – Güçlü bir antiperspiran

Reçetesiz satılan antiperspiranların yetersiz kaldığı durumlarda güçlü bir antiperspiran olan alüminyum klorür içeren tıbbi ürünler denenebilir. Uzun süreli alüminyum maruziyetinin neden olabileceği sağlık problemleri bir süredir gerek bilim çevrelerinin gerek kamuoyunun gündemini meşgul etmektedir. Bu nedenle alüminyum klorür içeren ürünlerin doktor denetiminde ve üreticinin talimatlarına uygun kullanılmasıönemlidir. Alüminyum klörür ter bezi kanallarını tıkayarak terlemeyi azaltmaktadır. Bu ürünler koltukaltı aşırı terlemesinde en iyi sonucu vermektedir ancak ayak ve el terlemelerinde de kullanılmaktadırlar. Yoğun alüminyum klorür içeren bu ürünlerin gözle teması ciddi irritasyona neden olduğundan yüz ve saçlı deride kullanımları önerilmemektedir.

Birincil bölgesel aşırı terleme için diğer tedavi seçenekleri yukarıda saydığımız tedavi seçenekleri aşırı terlemeyi kontrol altına almakta yetersiz kalırsa doktorunuz diğer tedavi seçenekleri için sizi bir dermatoloğa (deri hastalıkları uzmanı) yönlendirebilir.

İyontoforez: Eletriksel uyarı kullanan bu yöntemden sıklıkla el, ayak ve bazen koltukaltı terlemesinde yararlanılmaktadır. İyontoforez pek çok vakada başarılı sonuç vermektedir. Haftada 3-4 kez 20 ila 40 dakika süren seanslar halinde uygulanır. Pek çok hastada 6 ila 10 seanstan sonra terlemede farkedilebilir bir azalma görmektedir. İlk tedavi tamamlandıktan sonra ayda 1 ila 4 kez idame seansı uygulanması gerekmektedir.

Botulinum toksini enjeksiyonları: Bu seçenek özellikle koltukaltı terlemesi için oldukça etkilidir. Botulinum toksini koltukaltında terbezlerinin bulunduğu alanlara küçük ciltaltı enjeksiyonlar ile uygulanır. Botulinum toksininin terlemeyi azaltıcı etkisi 4 ila 12 ay kadar sürer. Etki geçtiğinde uygulamanın tekrar edilmesi gerekmektedir.

İlaçlar: Kimi aşırı terleme vakalarında ter bezlerini uyaran sinirlerin etkisini bloke eden ilaçların kullanımı mümkündür. Ancak bu ilaçlar yan etki profillerinden ve başarı oranlarının değişkenliğinden dolayı fazlaca tercih edilmemektedir.

Cerrahi: Terlemenin kontrolüne yönelik cerrahi tedavi yöntemleri de bulunmaktadır. Cerrahi tedavi seçeneği, diğer tedavi alternatiflerinden fayda görmeyen veya yan etkiler nedeniyle tedaviye devam edilemeyen hastalara sunulmaktadır.

Koltukaltı terlemesi için kullanılan cerrahi seçeneklerden biri koltukaltındaki terbezlerinin çıkarılmasıdır. Bu amaçla kullanılan çeşitli cerrahi teknikler bulunmaktadır. Bu yöntemlerden biri terbezlerini içeren cilt bölgesinin alınmasıdır. Terlemeyi azaltmakta başarılı olmakla beraber bu tekniğin ameliyat sonrası yara dokusu gelişimi ve kol hareketlerinde kısıtlılık gibi komplikasyonları olabilmektedir. Daha yeni bir cerrahi teknik de ciltte açılan küçük bir kesiden girilerek terbezlerinin kazınmasıdır. Bu yöntem de terlemeyi azaltmakta başarılıdır ve cerrahi komplikasyon riski daha düşüktür. Aşırı terlemenin girişimsel tedavisine yönelik yeni bir gelişme de lazer kullanarak koltukaltı terbezlerinin yokedilmesidir. Laser Sweat Ablation (LSA) olarak adlandırılan bu teknik diğer cerrahi yöntemlere oranla daha az yara dokusu gelişimine yol açarak daha iyi kozmetik sonuçlar vermektedir.

El terlemesi için kullanılan cerrahi yöntemlerden bir endoskopik torakoskopik sempatektomidir (ETS). Torakoskopik semptatektomi ameliyatında kaburgalar arasında açılan küçük deliklerden göğüs kafesine sokulan özel bir skopi cihazı yardımıyla omurilikten çıkan ve ellerdeki terbezlerini kontrol eden sinir kesilmektedir. Benzer bir diğer cerrahi yöntem olan endoskopik torakoskopik blokaj (ETB) operasyonunda ise aynı sinirlere klipsler uygulanarak sorunlu bölgede terlemenin kontrolü sağlanmaktadır. Pek çok hastada ETS ve ETB operasyonları ile tatmin edici sonuçlar alınsa da azımsanamayacak sayıda hastada ameliyat öncesi az terleyen kasık, göğüs gibi vücut bölgelerinde terleme artışı görülebilmektedir.

El ve koltukaltı aşırı terlemesi için ameliyat olmaya kadar vermeden önce işlemi uygulayacak olan cerrahla kullanılabilecek yöntemlerin avantaj ve dezavantajlarını, başarı oranlarını, olası risk ve komplikasyonlarını etraflıca tartışmak önemlidir. Ayak terlemesi tedavisi için yaygın kullanılan cerrahi bir yöntem bulunmamaktadır. El terlemesine benzer şekilde bir sinir cerrahisi ile ayak terlemesinin önüne geçilmesi teknik olarak mümkün olsa da böyle bir ameliyatın cinsel fonksiyon bozukluğuna yol açma riski oldukça yüksektir.


Ürünlere ulaşmak için aşağıdaki linki tıklayınız...


http://www.eczanemizde.com.tr/maxim

4 Temmuz 2014 Cuma

ALIŞKANLIKLARINIZI DEĞİŞTİRİN

KİLOLARINIZIN NEDENİ YEME ALIŞKANLIKLARINIZ MI?

Yaşamak için yemek zorundayız. Buraya kadar sorun yok. Peki bu kilolar nereden geliyor? Karnımız doymadığı halde bize "çok yedin" diyen kim? Daha da kötüsü, içimize bu yeme korkusu,yemek düşmanlığı nasıl oldu da yerleşti? Uzmanların tezi gayet anlaşılır:"Yedikleriniz yüzünden değil yeme alışkanlıklarınız yüzünden kilo alıyorsunuz!" Gerçekten öyle midir, bir bakalım istedik...

Diyet çılgınlığının dünyayı sarmadığı dönem yok gibi bir şey. Ancak bu konuda aklı başında araştırmaların yapılması için 2000'li yılında yapılmış. İşte o araştırmalardan biri 2006 yılında yapılmış. Buna göre,diyet endüstrisinin sadece ABD'de ve sadece 2006 yılında elde ettiği ciro 100 milyar dolar! Evet, bu gerçekten karlı bir sektör ama ne yazık ki yaşadığımız dönemde bu tür ürünlerin satışı toplum adına oldukça tehlikeli hale gelmeye başladı. Bir yanda akla zarar diyet reçeteleri diğer yanda herkesi imrendirecek kusursuz vücutların fotoğrafları derken, tıp insanların beslenme alışkanlıkları ve yiyeceklerle kurdukları ilişki en büyük hasar aldı. İşin kötüsü, uzman olan olmayan herkes kendi tezini savunurken, insanlar kime inanacaklarını da şaşırmış hale geldi.


24 SAAT AÇ HİSSETMEK...

Şimdi sıkıntılarınızı teker teker ele alalım... Öncelikle, diyete başladığınız günden itibaren kendinizi hep aç hissettiğinizi itiraf edin. Bu,işin insan psikolojisiyle ilgili kısmı. Çünkü diyet yapmadığınız zamanlar sadece karnınız acıktığı zaman açlık hissediyorsunuz oysa şimdi neredeyse aç yaşadığınızı düşünüyorsunuz. Ve eminiz sizin için de "yasak" ve "yasak olmayan" yiyecek grupları var. Dolayısıyla yiyecekler sizin için şimdiden "iyi" ve "kötü" olarak sınıflanmışsa dikkat! Bu zihninizin "iyi" ve "kötü" arasında kilitlendiğini ve orada sıkışıp kaldığının gösterir. Oysa insan algısının olumsuz kapısı yoktur. Zaten sırf bu yüzden bütün o "kötü, yasak,zararlı, kilo aldıran" besinlerin aklınıza düşme sebebi de budur. Formumuzu korumamız için en önemli etkenler sağlıklı ve doğal beslenmek. Sağlıklı beslenmeyi özetlemek gerekirse "besin değeri yüksek, günlük alınması gereken protein,karbonhidrat,yağ,mineral ve vitaminleri içeren gıdaların sağlığı korumak, iyi hissetmek ve enerji vermesi için dengeli tüketilmesidir".


DOĞAL BİR ÜRÜNÜN TADINI ÇIKARIN!

7d7 Süper Müsli, zengin lif ve protein kaynağıdır. İnsan sağlığı ve beslenme yönetiminde size yardımcı 8 bitki içermek ve her gün için farklı hazırlama önerileri ile  7d7 Süper Müsli'yi akşam tüketmeniz ve sabah kahvaltı saatine kadar başka bir şey tüketmeyin.

7 akşam,sabah 7'de 7d7 Süper Müsli...

Sadece 99 kalori olan 7d7 Süper Müsli ile farklı ve sağlıklı lezzetler hazırlayabilirsiniz. Değer ve miktarları özel olarak formüle edilmiş bilişiminde; buğday ruşeymi, yulaf ezmesi, buğday kepeği, havuç lifi, tarçın, keton tohumu, tere tohumu, yeşil çay ve zencefil bulunur.



7d7 Süper Müsli ürünü için aşağıdaki linki tıklayınız.






14 Haziran 2014 Cumartesi

GÜNEŞ KIZDI,KENDİNİZİ KORUYUN!

Gökyüzünde ışıldayan ve dünyaya hayat veren güneş,artık bizlere karşı biraz kızgın. Milyonlarca yıl sıcaklığına ve ışığına sığındığımız halde,geçen yüzyılın ortalarından itibaren de enine boyuna sorgulanıyor. Çünkü güneşin ışınları hem hayat veriyor hem de yıpratıp eskitebiliyor,hatta lekeliyor ve güzelliğimize gölge düşürüyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri "dünyanın güneş gözlüğü" diyebileceğimiz ozon tabakasının koruma kalkanı özelliğini kaybetmesi. Oysa bir zamanlar her şey ne kadar farklıydı. 20. yüzyılın başlarında esmer ten açık havada çalışan tarım ve inşaat işçilerinin simgesiydi. 

1920 yılında ünlü modacı Coco Chanel "estetik" bronzlaşma kavramını ortaya attı ve bunun bir sağlık ve refah simgesi haline gelmesini sağladı. 1936 yılında batı aleminde yıllık izinlerin ücretli olması kabul edilince,insanlar hiç gitmedikleri sahil şeritlerine gidip güneş altında daha fazla zaman geçirmeye başladılar. Güneş altında geçirilen bir hafta bile bu kitleyi öyle etkiliyor ki ciltleri kuruyordu. Böylece ilk güneş yağları yağları satılmaya başlandı. Ancak bu yağların tek görevi cilt üzerinde yağlı bir tabaka oluşturarak cildin kurumasını önlemekti. Hiç biri güneşi ultraviyole ışınlarını önlemiyordu ama buna da ihtiyaç yoktu. İnsanlar zamanla tenlerindeki bronz renge alıştı hatta bu rengi bu çokta sevdiler ama güneşlenmenin "sıradan"laştığı yıllarda bilim adamlarından kötü haber geldi : Ozon tabakası giderek inceliyordu ve güneşin zararlı ışınlarını süzemiyordu. 

Özellikle 1975-1980' li yıllar arasında güneşin cilde verdiği zararın üzerine önemle durulmaya başlandı. Bu süreç zararlı ultraviyole ışınlardan korunmayı da ön plana çıkardı. Bu ürünler ilk önceleri filtre içeren, cildi nemlendirmeyen ama nem kaybını önleyen çeşitli güneş yağlarından ibaretti. Ancak sonuçta "yağ" oldukları için başka sakıncaları vardı. 80' li yıllardan sonra kullanımı daha rahat olan ve güneş filtreleri içeren güneş sütleri imal edildi.





       GÜNEŞ ÜRÜNLERİ...

Artık güneş ürünleri cilde kolay nüfuz eden, cildi bir yandan kimyasal ve fiziksel filtrelerle UV ışınlarından korurken bir yandan da nem kaybını çnleyen ve nemlendiren bakım ürünlerine dönüştürüldü. Günümüzde güneşten koruyan ürünler genellikle birden fazla özelliğe sahip. Örneğin geliştirilmiş UV filtreleriyle koruyucu ürünler, anti ageing etkili, sıkılaştırıcı, nemlendirici ve besleyici formüllere sık sık rastlanıyor. Güneşe karşı hassas olanlar ve yaz-kış güneşten korunmak zorunda olanlar için "sun block" ürünlerde de var. Önemli olan bir diğer nokta ise bu ürünlerin sadece deniz kenarında kullanılmadığı, tam tersine güneşe maruz kaldığımız her yerde, kentin göbeğinde ya da otomobille seyahatte bile elimizin altında bulunması gerektiği...

Güneş ürünlerine ulaşmak için aşağıdaki linke tıklayınız

28 Aralık 2013 Cumartesi

Banyonuz, Vücudunuz Ve Eğlenceniz İçin, Dairy Fun Ürünleri...

http://www.eczanemizde.com/?kategori-mrk-1422-Dairy-Fun.html
Dairy Fun markası, banyoyu günlük rutinden çıkarıp keyfe ve zevke dönüştürmek isteyenler için oluşturulmuştur. Aromatik özlerle özel olarak hazırlanmış bu ürünler, cildinizin uzun ve yorucu bir günün ardından rahatlamasını ve ferahlamasını sağlamaktadır. Göz alıcı komik görünümlü ineği, bu markayı diğer emsallerinden ayırmaktadır. Dairy Fun Ürünleri; cildinizin ve vücudunuzun ihtiyaç duyduğu süt, balmumu, karite yağı ve doğal yağlar ile zenginleştirilmiştir.